Lineke Begeman’ın parmakları zorlu bir görevden dolayı uyuşmuş durumda. Hollanda’daki Erasmus Tıp Merkezi’nde veteriner patolog olan Begeman, Mart ayında Antarktika’daki Weddell Denizi’ne yapılan uluslararası bir keşif gezisine katıldı. Şu anda dünyayı kasıp kavuran ve kuş gribi olarak bilinen hastalığa neden olan yüksek derecede patojenik kuş gribi (HPAI) virüsünün yayılmasını araştırıyordu.
Ekip tarafından toplanan yabani kuşların donmuş bedenlerini analiz eden Begeman, kuşların virüsten ölüp ölmediğinin belirlenmesine yardımcı oldu.
Begeman ve meslektaşları, Antarktika ayı fokları da dahil olmak üzere farklı türlerden yaklaşık 120 ceset örneği aldı. Ziyaret edilen 10 bölgenin dördünde virüs tespit edildi
Begeman, “Bu yıkıcı virüsün ilk kanıtını, kuş türlerinin bol olduğu bir vahşi doğada bulduğumuz anda, durumun ne kadar vahim hale geldiğini biliyorduk” diyor.
Virüs şu ana kadar nispeten az sayıda insanı etkiledi. Ancak yakalananların ölüm oranı yüksek: Hastalığa yakalandığı bilinen kişilerin yüzde 50’sinden fazlası öldü.
Yaban hayatında şimdiye kadar görülen en şiddetli kuş gribi salgını olarak kaydedilen H5 suşu ve varyantları, ilk tanımlandığından bu yana yarım milyardan fazla çiftlik hayvanının katledilmesine yol açtı.
2023 yılından itibaren milyonlarca yabani kuş ölümü yaşanacağı tahmin ediliyor; bunların yaklaşık 600 bini yalnızca Güney Amerika’da.
Takip zorlukları nedeniyle her iki sayı da potansiyel olarak çok daha yüksek. Virüs ayrıca en az 26 memeli türünü de enfekte etti.
Kuş gribi nereden geliyor?
Guangdong, Çin’in güneyinde göller, nehirler ve sulak alanlarla dolu bir bölgedir. Bu habitatlar özellikle düşük patojenik kuş gribinin doğal konakçıları olan su kuşları için uygundur.
Burası, 1996 yılında H5N1 olarak bilinen yüksek derecede patojenik yeni bir virüsün bir çiftlik kazında tanımlandığı ilk yerdi.
Kuş gribinin düşük veya yüksek patojen olarak sınıflandırılması, diğer kuş (veya memeli) türlerine değil, yalnızca tavuklara dayanmaktadır.
Ancak tavuklarda hastalığın alt kolu üst kola dönüşerek ciddi hastalığa ve sıklıkla ölüme neden olabilir.
Hollanda’daki Erasmus Üniversitesi Tıp Merkezi’nde karşılaştırmalı patolog olan Thijs Kuiken, son derece patojenik virüse ilişkin ilk vakanın bir çiftlikte ortaya çıkmasının sürpriz olmaması gerektiğini söylüyor:
“Yüksek patojeniteye sahip kuş gribi, doğada genellikle görülmeyen bir kümes hayvanı hastalığıdır. Bugün olağandışı olan şey, bu özel türün yabani kuşlarda dünya çapında yayılmasıdır.”
Uzmanlara göre sorunun asıl kaynağı insandır. 1996 yılında salgın başladığında dünyada çoğunluğu tavuk olmak üzere yaklaşık 14,7 milyar kümes hayvanı vardı.
Bugün bu sayı iki katına çıktı. Kuiken, “Biyokütle açısından kümes hayvanları şu anda küresel kuş biyokütlesinin %70’inden fazlasını oluşturuyor” diyor.
Kuiken, kümes hayvanı yetiştiriciliğindeki mevcut eğilimler değişmezse, “diğer oldukça bulaşıcı patojenler kalan birkaç yabani kuşu enfekte etmeye devam edecek” diyor.
Dünya çapında nasıl yayıldı?
2005-2006’da virüs yabani kuşlara girerek Avrupa, Afrika ve Orta Doğu’ya yayıldı, ancak birkaç ay içinde yabani kuşlarda ortadan kayboldu.
Ancak bu geçici boşluk, 2020 yılında yeni bir H5N1 suşunun ortaya çıkmasıyla değişti. Kesin nedeni bilinmemekle birlikte, yabani kuş popülasyonlarında tür yıl boyunca varlığını sürdürebiliyor.
Artık bahar aylarında kuşlar üremek için bir araya geldiğinde yayılabilen virüs, hızla yabani kuş popülasyonlarında endemik hale geldi.
2021 yılında Kanada’da bir çiftlikte görüldü. Kuiken, bu çiftliğin Avrupa’dan kümes hayvanları ithal ettiğine dair kanıt bulunmamasının, yabani kuşların göç yollarında taşıyıcı olduğu yönündeki teorileri doğrulamaya yardımcı olduğunu açıklıyor.
2022 yılına gelindiğinde İngiltere’den İsrail’e kadar binlerce kuş ölüyordu. Ekim 2022’de Peru ve Şili’nin batı kıyısındaki yabani kuşlarda virüs tespit edildi.
Güney Amerika kıyıları boyunca ilerledikten sonra doğuya yönelerek Antarktika’ya geçiş noktası olan Falkland Adaları ve Güney Georgia’ya yayıldı.
Bu yol boyunca virüs, yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 21 tür de dahil olmak üzere çok çeşitli memelileri enfekte edecek şekilde yayıldı. Ve böyle bir geçişle birlikte hem insanlarla temas hem de memelilerden memelilere yayılma fırsatları arttı.
16 Nisan 2024 itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 26 süt çiftliğinde bulunan süt ineklerinde HPAI tespit edilmiştir.
İnekten insana bulaşma vakasının yalnızca bir kez meydana geldiğine inanılıyor ve virüsün insanlar arasında kolayca yayılabilmesi için birkaç mutasyona daha ihtiyaç duyabileceği tahmin ediliyor.
İnsanlara nasıl bulaşır? Önlenebilir mi?
İlk insan vakaları 1997’de Hong Kong’da meydana geldi ve o dönemde virüsün küresel yayılımı nispeten yavaştı: ilk 13 yıl içinde yalnızca 800 kişi enfekte olacaktı; Kümes hayvanları ve mezbaha çalışanları en büyük risk altındaki gruptu.
Hasta kuşlarla veya onların dışkıları, salgıları veya tüyleriyle temasın virüsün bulaşmasında ana risk faktörü olduğu bulundu, ancak virüsün bir türden diğerine bulaştığı kesin mekanizma henüz bilinmiyor.
Mart 2024’te sığırlarda virüsün yeni ve nadir bir formu tespit edildi. Nisan ayında ABD’deki bir çiftlik işçisi H5N1’e yakalanan ikinci kişi oldu. Bunun, virüsün bir memeliden insana bulaştığı ilk vaka olduğu düşünülüyordu.
Hastalığın insanlar arasında salgına neden olup olmayacağı henüz bilinmiyor ancak uzmanlar virüsün kalıcı olduğu konusunda uyarıyor.
Peki virüsü durdurmak ya da yavaşlatmak mümkün mü?
Yabani kuşlarda virüsün yayılmasını önlemek mümkün değil ancak çiftlik hayvanlarında aşılar etkili olabiliyor.
Ancak Kuiken, gelecekteki olası HPAI salgınlarının küresel et üretimindeki reformlar yoluyla kontrol edilebileceğini ve hatta önlenebileceğini söylüyor.
Daha küresel bir yaklaşımın, küresel kümes hayvanı popülasyonunun büyüklüğüne bir üst sınır getirebileceği ve daha adil tüketimi sağlayabileceği ileri sürülüyor.
Kuiken, Avrupa ülkelerinde tavuk eti tüketiminin, küresel sağlık otoritelerinin önerdiğinin iki katı olduğunu söylüyor.
Ayrıca yaban hayatı üzerindeki insan baskısının azaltılmasının yabani kuşlara da yardımcı olması bekleniyor.
İklim değişikliği, habitat kaybı, aşırı avlanma, istilacı türler ve plastikten pestisitlere kadar her türlü kirlilik küresel biyolojik çeşitliliği azaltıyor.
Britanya Antarktika Araştırması’ndan deniz kuşu ekolojisti Richard Phillips, bu insani baskıların hafifletilmesinin HPAI’den etkilenen popülasyonların iyileşmesine yardımcı olabileceğini söylüyor.