‘Yenidoğan çetesi’ne yönelik soruşturmada şu ana kadar 47 şüpheliden 22’si tutuklandı. Çeteye ilişkin iddianamede 21 şüpheli, en az 12 bebeğin ölümlerinden sorumlu tutuldu.
İstanbul’da yenidoğan bebeklerin bulunduğu yoğun bakım ünitelerini ticarethane haline getiren suç örgütü “Yenidoğan çetesi” ilk olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) 27 Mart 2023 gönderilen isimsiz bir ihbar üzerine tespit edildi.
İstanbul’da Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, İstanbul’daki özel hastanelerin yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin usulsüz şekilde işletildiği, rüşvet ve evrakta sahtecilik yöntemleriyle Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) haksız kazanç sağlandığı ortaya çıktı.
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan fezlekede örgüt 5 ayrı kategoride suçlanıyor;
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüte üye olmak, örgüt adına faaliyet yürütmek.
- Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi (bebek ölümlerine atıf)
- Nitelikli dolandırıcılık (SGK üzerinden alınan haksız ödemeler)
- Resmi belgede sahtecilik
- Rüşvet
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç Cuma günü, yürütülen soruşturma kapsamında adı geçen 47 şüpheliden 22’sinin tutuklandığını açıkladı.
Yine dosyanın soruşturma evresinde çalışan Savcı Y.E.’yi Büyükçekmece’deki makam odasında tehdit ettiği ortaya çıkan, savcıyı ve ailesini suikastla tehdit eden kişilere yönelik yürütülen ayrı soruşturmada jandarmanın gözaltına alınan sekiz kişiden beşinin tutuklandığını, diğer üçü hakkında adli kontrol kararı verildiğini söyledi.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ise Türkiye’nin gündemindeki 10 bebeğin ölümüne neden olan “yenidoğan bebek çetesi” ile ilgili yaptığı açıklamada, “her türlü ceza ve önlemin alınacağını” açıkladı.
Cuma günü İstanbul Ümraniye Eğitim ve Şehir Hastanesi’ni ziyaret eden Memişoğlu, “Maalesef insanlıktan nasibini almamış bazı kişilerin organizasyonuyla gündem meşgul ediliyor. Gerçekten canice, kabul edilemeyecek illegalite bunlar. Biz devlet olarak bunun her zaman peşinde olduk, her zaman da peşinde olacağız. Her türlü cezayı ve önlemi almaktayız,” dedi.
Günlük 8000 TL
Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın pek çok özel hastaneyle olan sözleşmelerine bağlı olarak, doğum sonrası bebek ölümlerini azaltmak için yenidoğanların kaldığı yoğun bakımlara günlük 8000 TL ödeme yapılıyor.
Örgütün ise devletin gün bazlı hesaplanarak ödemesini yaptığı “yoğun bakım tedavisi” kapsamında “sözde tedavi” uygulaması üzerinden kazanç edebilmek adına 19 özel hastane ve birçok “112 Acil” personelini organize ettiği ortaya çıktı.
Polis fezlekesinde, yenidoğan bebeklerin sağlık durumları kötü gösterilerek uzun süre yoğun bakımda tutulduğu ve böylece SGK’dan yüksek meblağda ödeme alındığı ifade ediliyor.
Entübe edilmediği halde entübe gösterilen bebeklerin kayıtları yapılarak, durumları manipüle edildi.
Özellikle, ASKOM (Acil Sağlık Hizmetleri Koordinasyon Komisyonu) kurallarına aykırı olarak hasta nakilleri yapıldı ve böylece hastanelerin yatak doluluk oranları artırıldı.
Suç şebekesinin lideri Dr. Fırat Sarı, yöneticisi Dr. İlker Gönen
Soruşturmanın baş aktörlerinden biri olan Dr. Fırat Sarı, Medisense Sağlık Hizmetleri adlı şirketin sahibi ve örgütün lideri olarak suçlanıyor. Dr. Sarı’nın, İstanbul’daki birçok özel hastanenin yenidoğan yoğun bakım üniteleri ile anlaşmalar yaparak, bu üniteleri usulsüz şekilde işlettiği ve SGK’dan yüksek miktarda ödeme aldığı iddia ediliyor.
Suç şebekesi, devlet ya da diğer özel hastanelerde doğan bebeklerin, örgüte bağlı hastanelere usulsüz sevki ile bebeklerin uzun süre bu hastanelerde kalmasını sağlayarak haksız kazanç elde ediyordu.
Dr. İlker Gönen ise örgütün bir diğer önemli yöneticisi olarak dikkat çekiyor. Dr. Gönen’in 112 Acil Çağrı Merkezi ile işbirliği yaparak, bebeklerin ihtiyaç duymadıkları halde özel hastanelere sevkini sağladığı ve bu süreçte SGK’dan yüksek gelir elde edilmesine aracılık ettiği belirtiliyor.
Soruşturma kapsamında adı geçen hastaneler arasında Reyap Hastanesi, Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Bağcılar Medilife Hastanesi, TRG Hospitalist ve Avcılar Hospital başı çekiyor.
Bu hastanelerin, suç örgütü ile anlaşarak bebek yoğun bakım ünitelerini işlettiği, hastaların uzun süre bu ünitelerde kaldığı öne sürülüyor.
Suçlamalar, yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin, hastaneler için bir gelir kapısı olarak kullanıldığını ve bebeklerin hayatlarının tehlikeye atıldığını gösteriyor.
112 Acil Servis çalışanları ile iş birliği yaparak, kamu hastanelerine yönlendirilebilecek bebeklerin özel hastanelere sevk edilmesi sağlandı.
Bazı vakalarda, bebeğin sağlık durumu uygunsuz hastanelerde tedavi edilerek ölümle sonuçlanan ihmaller yaşandı. Örneğin, bir bebek epikriz raporunda sağlıklı gösterilmesine rağmen hastanede ölüme terk edildi.
Medisense Sağlık Hizmetleri’nin sahibi Dr. Fırat Sarı’nın acil servis nakil personeline düzenli olarak “hak ediş” adı altında rüşvet ödemeleri yaptığı tespit edildi. Bu sayede, hasta nakillerini belirli hastanelere yönlendirme sistemi oluşturuldu.
Örgüt üyeleri, bazı bebeklerin ölüm sebeplerini gizlemek için sahte epikriz raporları hazırladı. Bir tape kaydında, bir hastane çalışanının, “Ölüme sepsis demeyelim, 66 gün yazalım” diyerek durumu örtbas etmeye çalıştığı ortaya çıktı.
Ayrıca, yoğun bakımda kullanılmayan ilaçlar tüketilmiş gibi gösterilip üçüncü şahıslara satıldığı belirlendi. Özellikle, yenidoğanların solunum tedavisinde kullanılan pahalı ilaçların piyasaya satışı yapıldı.
Bazı bebekler uygunsuz koşullarda uzun süre yoğun bakımda tutulduğu belirlenirken, gerektiğinde doğru müdahaleler yapılmadığı için yaşamlarını yitirdi.
Bir örnekte, Dr. İlker Gönen’in bir hemşireye talimat vererek “Mehtap, çocuğu öldür, elli satürasyonlu çocuk mu olur?” dediği kayıtlara geçti.
Bu, bebeklerin kasıtlı şekilde kötü koşullarda tutulup tedavi edilmediğine dair önemli bir kanıt olarak değerlendirildi.
Fezlekede, yoğun bakım servislerinin maksimum doluluk oranını sağlamak için gereksiz yatış işlemlerinin yapıldığı ve bebeklerin tıbbi ihtiyaçları göz ardı edilerek uzun süre bakımda kaldığı belirtiliyor.
İnsanlık dışı ihmal ve kötü uygulamalar nedeniyle çok sayıda bebeğin hayatını kaybettiği vurgulanıyor.
Örgüt lideri Dr. Fırat Sarı, PKK üyeliğinden hüküm giymiş
Dr. Sarı’nın savcılığa verdiği ilk ifadesi de ortaya çıktı. Verdiği ifadede Dr. Sarı, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyeliğinden hüküm giydiğini belirtiyor.
Verdiği ifadede Dr. Sarı, “PKK üyeliğinden 5 yıl civarı cezaevinde yattım. Cezaevinden sonra okuluma döndüm ve mezun oldum. Medisense Sağlık Hizmetlerini yaklaşık 8 yıl önce kurdum. %100 hisseli sahibiyim. Geçimimi doktorluk yaparak kazanıyorum” ifadelerini kullandı.
PKK, Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa ve Türkiye dahil pek çok ülke tarafından terör örgütü kabul ediliyor.
Savcıya tehditler üzerine gizli soruşturma
“Yenidoğan çetesine” yönelik soruşturmayı yöneten savcı Y.E., avukat Aylin A. tarafından aranarak çeteye yönelik dava kapsamında tutuklu bulunan bazı şüphelilerin tahliyeleri için baskı yaptı.
Ardından savcı Y.E.’nin odasında çekilen görüntüde, kendisini eski İçişleri Bakanlığı müsteşarı olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin isimli kişi, savcı Y.E.’nin ailesiyle ilgili bilgi vererek “onların başlarına bir şey gelir” diyerek savcıyı ailesiyle tehdit etti.
Soruşturma savcısına “İçeridekileri sal, benimle fotoğraf çekip paylaş, sana kimse dokunamaz” diyen Mustafa Kemal Zengin savcının ailesine yönelik tehditlerini ise şu cümlelerle ifade etti:
“Seni korumak yetmez, markete giden eşini, camiye giden babanı, çocuklarını da korumak lazım. Bu adamlar devlet için yurtdışında operasyon yapan kişiler, sokakta mermiye kafa atacak 500 adamları var.”
Savcı Y.E.’ye yapılan tehditlerin ardından bu kapsamda gizli bir soruşturma başlatıldı. Diğer yandan savcının yakınlarına dair kişisel bilgilerin ne şekilde sızdırıldığına dair de araştırma yapıldı.
Avukat A.A. ile bağlantılı Mustafa Kemal Zengin hakkında fiziki ve teknik takip kararı alınması ve olayın delillendirilmesi için savcı Y.E.’nin odasına kayıt cihazı yerleştirildi.
Savcının kişisel ve yakınlarına dair bilgilerin, tehdit edilmeden önce üç jandarma personeli tarafından sorgulatıldığı belirlendi.
Delillendirmenin tamamlanmasının ardından başlatılan ve sekiz kişinin gözaltına alındığı operasyon kapsamında beş kişi tutuklandı.
Mustafa Kemal Zengin “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” ve “örgüt kapsamında kasten öldürmeye teşebbüs” suçlarından tutuklananlar arasında yer aldı. Anadolu Ajansı’nın ulaştığı ifadesine ulaştığı Zengin’in, “Benim oraya gitmekteki amacım, hastane soruşturması kapsamında tutuklanan T.T’nin akrabalarından duyduklarımı ve çevremden bu adamlar hakkında duyduklarımı savcı beye anlatmaktı. İçeride yaptığım görüşmede kesinlikle cumhuriyet savcısını tehdit etmedim,” diyerek kendisini savundu.
Usulsüz sevkler ve rüşvet çarkı
Soruşturmanın en çarpıcı detaylarından biri, 112 Acil Çağrı Merkezi’nde görev yapan çalışanların, suç şebekesiyle işbirliği yaparak rüşvet karşılığı hasta sevk işlemlerini yürütmesi olarak öne çıkıyor. Gıyasettin Mert Özdemir, 112 Acil Çağrı Merkezi’nde ambulans şoförü olarak çalışırken, örgütün sevk işlemlerini yönetmekle suçlanıyor.
Özdemir’in, bebek hastaların usulsüz şekilde örgüte bağlı hastanelere sevk edilmesinde kilit bir rol oynadığı ve bu işlemlerden maddi çıkar sağladığı iddia ediliyor.
Benzer şekilde, Fehmi Alperen de hasta sevklerini yapan bir başka isim olarak soruşturma kapsamında yer alıyor.
İl dışına sevk edilmesi gereken hastaların bile suç şebekesi lehine İstanbul’daki hastanelere yönlendirildiği, böylece bebeklerin uzun süre yoğun bakım ünitelerinde tutulduğu tespit edildi.
Deliller ve mahkeme kararları
Bu dev operasyon, uzun süreli bir takip ve teknik izleme sonucunda gerçekleşti. İletişim tespiti tutanakları (CMK 135), fiziki takip (CMK 140), HTS kayıtları (telefon görüşme analizleri), kurumlardan alınan belgeler ve banka hesap hareketleri gibi geniş çaplı deliller, suç şebekesinin faaliyetlerini kanıtlıyor.
Yürütülen çalışmalar sonucunda, şüphelilerin suç örgütü kurarak SGK’yı zarara uğrattığı, bebeklerin uygun olmayan tedavi koşullarında tutulduğu ve hatta bazı bebek ölümlerinin bu süreçle bağlantılı olduğu belirlendi.
İddiaların en vahim yönü, bazı bebek ölümlerinin bu dolandırıcılık şebekesiyle doğrudan bağlantılı olduğu.
Özellikle Reyap Hastanesi ve Medilife Hastanesi gibi hastanelerde bebeklerin sağlık durumlarıyla oynandığı ve gerçek durumlarının saklandığı ifade ediliyor.
Bir hastanede entübe edilmesi gereken bebeklerin dosyada sağlıklı gösterildiği, yoğun bakım ünitelerinde ise bu bebeklerin tıbbi ihtiyaçlarının karşılanmadığı tespit edildi.
Soruşturmada yer alan şüpheliler
Operasyon sonucunda çok sayıda sağlık çalışanı, doktor ve 112 personeli gözaltına alındı. Ali Aksu, Bahar Kanık, Cansu Akyıldırım, Ceren Hatice Kırım, Çağla Durmuş, Deniz Korkmaz, Dursun Eryılmaz, Hüseyin Günerhan, Hasan Basri Gök ve Sümeyye Nur Arslan gibi isimler, soruşturma dosyasında dikkat çeken şüpheliler olarak yer alıyor.
Bu kişiler, örgütün bebek hastaların usulsüz sevk edilmesinde ve SGK’dan haksız kazanç sağlanmasında aktif rol oynadıkları iddiasıyla suçlanıyor.
Soruşturma, suç örgütüne üye olan doktorlar, hemşireler ve sağlık çalışanlarının, örgüt lideri Dr. Fırat Sarı ve diğer yöneticilerle düzenli olarak iletişimde olduklarını ve usulsüz sevk ve tedavi işlemlerinde yer aldıklarını ortaya koydu.
Hastaneler nasıl dahil oldu?
Suç örgütü, 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışanların usulsüz yönlendirmeleriyle devlet ya da diğer özel hastanelerde doğan bebek hastaları, örgüte bağlı hastanelere yönlendirdi.
Burada bebekler uzun süre yoğun bakımda tutuldu ve SGK’dan yüksek meblağlı fatura kesildi.
TRG Hospitalist, Bağcılar Medilife Hastanesi, Avcılar Hospital, Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Reyap Hastanesi ve Birinci Hastanesi bu suçlamalarla doğrudan ilişkili hastaneler arasında yer alıyor.
Bu hastaneler, suç örgütünün gelir elde etmesine olanak sağlayan yoğun bakım ünitelerini işleterek, hasta bebeklerin üzerinden usulsüz kazanç elde ediyordu.
Özel hastaneler, 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanları ile işbirliği yaparak bebeklerin sevk edilmesini sağlıyordu.
Fezlekede, Medisense Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti.’nin, hastanelere maaş ve hak ediş adı altında düzenli ödemeler yaptığı banka kayıtlarıyla belgelendi.
Para akışının, her ay sistematik bir şekilde gerçekleştirildiği ve hastanelerle yapılan iş birliğinin sürdürülebilmesi için önemli bir araç olarak kullanıldığı ortaya çıktı.
Bu ödemelerin, hasta yönlendirmeleri ve sahte rapor düzenlemeleri karşılığında yapıldığı düşünülüyor.